Michel Foucault'nun Değindiği Üzere Okullar Aslında Birer Hapishane Midir?
YouTube’da
20 milyona yakın takipçisi olan Buzzfeed’in hakkında özene bezene şu videoyu
hazırlamasından tutun, Ekşi’de bile ufak da olsa Hapishane ve okul arasındaki benzerlikler başlığında ele alınmış bir konu bu. Günümüzde hala böyle bir karşılaştırmanın
yapılmasının temelinde ise maalesef fark etmediğimiz ya da görmezden geldiğimiz
acı gerçekler yatıyor: Çoğu öğrenci, okula gitmeyi sevmiyor ya da sevemiyor.
Böyle bir genellemeyi yaparken de
şunu belirtelim: Bu, sadece ülkemiz özelinde yapılan bir tespit değil; daha genel
anlamdaki modern okul kurumu üzerinde bir görüş. Hatta bu tartışmanın
ülkemizde yapılması, öncelikli bir konu bile olamıyor; çünkü o eleştirdiğimiz
okullara bile maalesef şartları dolayısıyla gidemeyen -kız ağırlıklı- birçok çocuğumuz
var. Bu nedenle, kendi özelimizde ilk önce bu üzücü gerçeği aşmamız gerek.
Ayrıca şunu da ekleyelim: Öğretmenlerimiz, bu sistem eleştirisinin kesinlikle
odağı değil; esas odak, kurumun kendisi.
Genel
anlamdaki “okul” eleştirisine ise dönecek olursak, bu kurum eğer aşırı bir disiplin
ve gözetlemeye sahip ise öğrenci de haliyle kendisine fazlaca baskı uyguladığından
buradan ister istemez soğuyor. Foucault’nun şuradan çevirisine göz
atabileceğiniz Jacques Chancel röportajında da belirttiği üzere okul sistemi, bilgiyi
öğrencilere zorla dayatma ile kurulu. Hatta Fransız düşünür, bilgiyi amiyane
tabirle “erotize etmek” gerekliliğine inanıyor. Kendisi de aynı zamanda bir
eğitimci olan Foucault, “Düşünün ki insanlar, bilgi için yoğun bir istek
duysaydı -sevişmeye duyduklarının benzeri bir istek- okulların kapısına
dayanacak insanların sayısını düşünebiliyor musunuz?” cümleleriyle görüşünü
belirtiyor. Özetle, insanların bilgiyi ürkütücü bir olgu olarak görmemelerini
ve ona ulaşmanın aslında büyük bir haz ya da mutluluk olduğunu anlamasını
istiyor. Okulların da aslında buna yönelik olması gerektiğini belirtiyor.
Günümüze
döndüğümüzde ise, Hürriyet’te köşe yazarı olan Özgür Bolat’ın şuradaki TEDx
Talks konuşmasının ilk 1 dakikası aslında Foucault’nun hislerine tercüman
oluyor. “Okullar aslında birer hapishane midir?” sorusuna da bu nedenle, net
bir şekilde cevap vermemize gerek yok; herkes gerçek cevabı içten içe biliyor. Hem
ülkemizdeki çoğu eğitim kurumlarımızın hem de dünya üzerindeki birçok okulun,
zorla ya da göstermelik bir şekilde değil de öğrencileri bilgiye ulaşmaktan
mutluluk duyması amacıyla eğitmesi gerekli. Peki bu bir ütopya senaryosu mu? Dünya
üzerindeki eğitim kurumların yapısı ileride belki farklılaşabilir; özellikle
teknoloji de muazzam bir hızda geliştiği için bu mümkün, hatta olası gözüküyor.
Ancak şimdilik ülkemiz özelinde
böyle bir evrimden söz etmek mümkün değil; yazımızın özünde ele aldığımız “Fabrika,
okul, kışla ve hastanelerin, hapishanelere benzemesi bir tesadüf mü?” sözü, 2016
yılında şuradan göz atabileceğiniz şekilde utanç verici bir duruma sebep oldu: İHKİB Kağıthane Mesleki
ve Teknik Anadolu Lisesi’nde yaşananların, ülkemizin yakın geleceğinin üzücü
bir fragmanı olmaması dileğiyle!
Kaynak: 1, 2, 3.