George R. R. Martin, J. R. R. Tolkien'ın Kaleminden Ne Kadar Etkilendi?
Arya Stark:
“Bugün değil.”
Bunun gibi birçok akılda kalıcı
diyaloğa sahip A Game of Thrones (1996) isimli roman, ilk önce A Song of Ice
and Fire isimli fantastik kitap serisinin ilk eseri oldu. Daha sonra da
hepimizin bildiği üzere, günümüzün en değerli sanat eserlerinden biri haline
gelen aynı isimli diziye evirildi. 1948 doğumlu Amerikalı yazar George Raymond
Richard Martin de bu dünyayı yaratmasının sayesinde, çağımızdaki fantastik
edebiyatın en değerli ismi haline geldi. Westeros, Essos ve Sothoros kıtalarının
oluşturduğu bu büyülü dünya, köklü ailelerin tahtı ele geçirmek için
birbirleriyle olan -fiziksel ve psikolojik- savaşını ele alıyordu. Bu
olağanüstü roman serisi, ilk yayımlandığında çok fazla ödüle layık görülse de devasa
bir kitleye hitap edemedi. Eserler, dizinin 2011 yılında çıkmasıyla birlikte anca
o yıl New York Times Bestseller ünvanına kavuşabildi.
Büyülü yaratıklar, epik savaşlar,
ejderhalar ve fantastik mitler söz konusu olduğu için, George R. R. Martin’in romanları
da ister istemez bu kavramların babası'nın eserleriyle kıyaslanacaktı: The
Hobbit, The Lord of the Rings ve The Silmarillion mükemmelliklerinin yaratıcısı
olan J. R. R. Tolkien, 1937 yılında adım attığı -ve hatta baştan yarattığı- fantastik
edebiyatı günümüzdeki başarılarına ulaştıran yegane yazardı. Martin de her ne
kadar en büyük ilhamının şuradaki BBC röportajında belirttiği üzere Marvel’ın en
büyük ismi Stan Lee olduğu açıklamış olsa da özellikle yazmaya ilk başladığında
Tolkien’a resmen hayran olduğunu birçok yerde belirtiyor. Hatta bunun üzerine TIME
dergisi, Martin’i burada Amerikalı Tolkien olarak bile nitelemişti.
Martin’in şu videoda ifade ettiği
üzere Tolkien’ın kendisini lise yıllarının başlarında derinden etkilediğini anlayabiliyoruz.
Ayrıca Martin, söz konusu piyasanın “Tolkien özentisi” yazarlarla kaynadığını
düşünüyor. Bu özentiliğin ise olabildiğince sığ bir anlayışla işlendiğini ve
piyasadaki birçok fantastik romanın klişelerle dolu olduğunu belirtiyor.
Ayrıca, beyaz giyen iyilerin siyah giyen kötüleri yenmesi sıradanlığını sürekli
okuduğumuzu vurguluyor. Bu noktaya ilginç bir detay ekleyelim: Game of Thrones’taki
kötü adamların bembeyaz, iyilerin ise siyahlar içinde olması, kendi savunduğu bu klişe karşıtlığının aslında muazzam bir örneği.
Amerikan PBS kanalına vermiş
olduğu şuradaki röportajda da Martin, The Lord of the Rings’in onu gençlik
yıllarında ne kadar etkilediğini acayip samimi bir dille anlatmaya devam
ediyor.
(LOTR Spoiler)
Hatta yazar, bu serinin en önemli
isimlerinden Gandalf’ın ölümünün onu inanılmaz derecede yıktığını anlatıyor. Hatta
“Conan’da Conan’ın ölmesi gibi bir şey bu!” diyor. Ancak o an Martin şunu anlıyor
ki, Gandalf bile öldüyse, kendi romanlarında da hiçbir karakter ölümsüz
değildir; herkes gerçek hayattaki gibi her an ölebilecek korkusuyla kaleme
alınmalıdır.
(Game of Thrones Spoiler)
Bunun sonucu olarak ise, tahmin ettiğiniz
üzere, hikayenin bir nevi ana karakteri olan Ned Stark’ın henüz ilk sezonda sonu
geliyor. Gerçekten de hiç beklenmeyen ve inanılmaz orijinal bir olaydı bu. Sadece
bu ölüm bile aslında bizlere Tolkien’ın Martin üzerindeki derin etkisi hakkında
bir kanıt oluyor.
Bununla birlikte Martin, The
Wheeler Centre’daki şu konuşmasında ise yine tüm insanların ölebileceği gerçeğini
kendi sanatına aktardığını belirtiyor. Ayrıca, tam olarak “Art needs to reflect
life” cümlesini kuruyor yani sanatın gerçek hayatı yansıtması gerekliliğini
savunuyor. Hatta böylece, Game of Thrones evreninin meşhur mottolardan olan Valar
Morghulis'in de aslında anlamının “Tüm insanlar ölmeli” olduğunu bizlere yeniden
hatırlatıyor.
![]() |
“Art needs to reflect life” |
Yazarın, popüler karakterlerini “gözünü
kırpmadan” öldürmesine ise özellikle internet ortamı hiç tepkisiz kalamamıştı.
Mesela şu Google aramasıyla hakkında üretilen ufak esprilere göz atabilirsiniz.
Hatta bunun da ötesinde, işin daha fazla mizah kısmına girecek olursak, George
R. R. Martin, J. R. R. Tolkien’ın kaleminden ne kadar etkilendi? sorusuna karşılık
olarak Epic Rap Battles of History’nin 5. Sezonunun şuradaki bölümüyle yüzleri
gülümseten bir cevap alabilirsiniz. Ayrıca bunların dışında ek bilgi olarak, Martin’in
de tıpkı Tolkien gibi “kağıt üzerindeki” isminde iki tane R kullanmasının da bir
tesadüf olmadığını söyleyebiliriz.
Bütün bu örnekler sonucunda şu
sonucu çıkarabiliriz ki, Tolkien olmasa LOTR dışında Game of Thrones gibi bir
şaheseri de izleyemeyecektik. Bu nedenle hem ona hem de ilham verdiği sayısız
yazara teşekkür ederiz!
Kaynak: 1, 2, 3.