Ceza'nın Bu Topraklarda Derin İzler Bırakan Albümü
Ceza- Rapstar
9/10
Ceza’nın zor
olanı başararak kendini aşması ve hatta ulusal çaptaki ününün uluslararası
boyutlara taşınması ise ikinci albümü Rapstar (2004) ile oldu. Hani bütün şarkıları
ayrı ayrı güzel olan albümler vardır ya bu eser de işte öyle bir başyapıt. Müzisyenin
kendini hem teknik açıdan (bkz. Holocaust) hem de duygusal yönden (bkz. Anneme)
zorlamasıyla da her anlamda emek kokan bir albüm bu. Ayrıca, kaydı sadece bir
defa baştan sona dinlemekle bile her şarkı sözündeki emeği sonuna kadar
hissedebilmeniz mümkün.
Tüm şarkıların altyapıları ve tertemiz
prodüksiyonları, incelenmesi gereken apayrı bir konu: İlk albümdeki gibi
çoğunlukla Sagopa Kajmer (Dj Mic Check) tarafından düzenlenmeleriyle birlikte bu
albüm, başarısının önemli bir bölümünü de arka plandaki bu isme borçlu. Daha
sonra bir nevi yerli East Coast / West Coast çatışmamız olan Ceza ile Sagopa
arasındaki kavga gerçekten ayrı bir hikaye. Merak edenler için, Ekşi’de bu
kavganın sebebine açılan başlıktaki şu yazı, olanları gerçeğe en yakın şekilde
ifade edip özetlemiş. Türkçe rap’in iki küskün efsanesinin elinden Neyim Var Ki
gibi bir sanat eserinin çıkması ise bu albümü bu kadar değerli kılan sebeplerin
belki de en başında geliyor: Dilimizde yapılmış en güzel rap eserlerinden biri
olan şarkı, barışçıl betimlemelerle ve sitemlerle dolu şarkı sözleriyle de
dinleyenlerine derin izler bırakıyor. Bu arada kavgaya özgü yazılan albümden
bir “diss” için ise bakınız: Sinekler ve Beatler.
Holocaust, Türkçe rap’in flow
hızı ve tekniği anlamında görüp görebileceği en özel örneği. Şu an bile yabancılar
tarafından hakkında onlarca reaksiyon videosu çekilen bir tekniğe sahip şarkı,
Ceza’yı bir üst seviyeye çıkaran işlerden biri. Fatih Akın’ın yönettiği İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek belgeselinde de müzisyeni bu parçayla -ağzımız açık- izleyebildik.
İlk albümden Ceza Sahası’ndaki ufak “mikrofon şovu”nu bu sefer katlayarak başka
bir boyuta getiren sanatçı, sadece son bölümdeki efsane anda değil; parçanın
tamamında şov yapıyor. “Sen beni bilemedin, yüreğimi göremedin. Kendini
bilemedin, yamacıma gelemedin. Amacına varamadın, her yeri karaladın. Barışı da
yaraladın, acımadan aldın.” gibi bölümlerde de müzisyen, dinleyenleri
kolaylıkla teslim alıyor.
Rapstar
parçası, Orhan Gencebay’ın 1986 çıkışlı Benim Değil’ini sample olarak kullanan bir
doğu-batı sentezi rap güzelliği. Ceza, özellikle bu şarkısındaki iğneleyici
lirikleriyle albümün ve kendisinin edebi olarak en etkileyici işlerinden birine
imza atıyor. Özellikle ikinci verse’te yer alan “Televizyon-dizi karakterleri mi
adam edecek bizleri?” ve sonrasında gelen “Yeni bir nazım becerebilen çok yok. Çok
detone ve çok fazla cover var. Sorsan işi bilen onlar. Anırmakla rap ya da rock
olmaz.” sözleri günümüz piyasasını fazlasıyla özetliyor. Ayrıca, Panorama Harem
de öncelikli olarak şarkı sözleriyle dikkat çekerken ağır ağır ilerleyen orta
tempolu beat’leriyle de albümde fark yaratan eserlerden biri oluyor.
Ben Ağlamazken, sanatçının
kalemini resmen konuşturduğu bir flow harikası. Rap’in söylenişinin bu kadar
akıcı ve birbirleriyle bağlantılı olduğu şarkı sayesinde Ceza’nın ne kadar zeki
bir yazar olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Parçayı dinlerken aynı anda sözlerinin
hepsine dikkatlice bir şekilde göz gezdirmelisiniz. Bir başka dikkat çeken
parça, önceki albümdeki altyapıları hatırlatan akıp giden beat’leriyle ve
İsveçli konukları Fjarde Varlden’le akıllarda yer eden Tamam. İlk albüme
gönderme yaparak “Kalbim! Rap’im! Nefret’im! Ceza’m!”ı nakaratıyla haykıran
Ceza, ününün sınırlarını genişletmeye devam ediyor. Med-Cezir’i devam ettiren bir
başka iş olan Sabah Bastı Geceyi ise o albümdeki Savaş Çocukları’nın aynı
zamanda ikinci kısmı oluyor. Bunu da sadece sanatçının sesindeki agresiflikle bile
olabilecek en samimi şekilde ifade ediyor.
Anneme, sanatçının annesini kansere
kaybetmesinin ardından yazdığı ve belki de yarattığı en kişisel anlamda özel
işi. “İlk nefesimde ben senin, son nefesinde sen benim kollarımda. Şimdi ise güneşim,
ayım, meleğim, yıldızım...” sözleriyle biten bu şiirsel eser, gerçekten de çok
özel. Öne çıkan parçalarda Hasat Zamanı’ndan söz etmesek olmaz: İstanbul’un “gerçek”
sorunlarına da değinen bu parça, özellikle rap deyimiyle rhyme’ları yani kafiyeleriyle
hafızalardan çıkmıyor. Ceza’nın düet yaptığı diğer parçalar Fuat’lı Bu Rap Muharebe ve eski ortağı Dr. Fuchs’lu Rudeboy vs. Bad Boy ise kesinlikle
unutulmaz eserler. Hatta Fuat’ın “Şu habibi, şubiddek, muharribarra, sapanla
m4a1 pala bir arada. La mecnun rap yo elhamdülillah en Ab-ı Arif Batı Berlin
real cellad.” sözlerini söylediğindeki melodiyi unutmak kesinlikle imkansız.
Genel olarak bu albüm için
söylenebilecek fazla söz yok: 19 parçalık uzunluğuna da rağmen dilimizde
yapılan allternatif müzik için tam anlamıyla kusursuz bir eser. Bu topraklarda
derin izler bırakan ve bırakmaya devam edecek bir albüm bu. Özellikle de Ceza
yaş aldıkça, gelecekte daha da değerlenecek, bir şarap gibi yıllanacak ve tam
anlamıyla klasikleşecek!