Eminem'den Geçmişi Özleten Bir Albüm
Eminem- Revival
5/10
Zirvede kalmak, zirveye çıkmaktan
daha zor derler. Eminem ise bu konuda
her türlü zorluğu aşabilmiş ve kariyerinin her zaman diliminde başarılı
olabilmiş bir sanatçı. Geçmişte kendi seviyesinin altında birkaç albüme imza
atmış olsa da her zaman daha sonra bir şekilde bunu telafi edebilmişti. Böylece
kendisini bir rap tanrısı haline getiren bu kariyer sürecinde zirvede her zaman
kalabilmeyi başardı; çünkü o, müzik tarihinin gelmiş geçmiş en çok satan
hip-hop sanatçısı. Bu sıfatının yanında bir de evindeki koleksiyonunda ufak ve
önemsiz bir ödül olan (!) Oscar heykelciği de var. Her şeyin ötesinde,
istatistik ve rakamların aslında anlamsız olduğunu biliyoruz. Önemli olan ise Marshall
Mathers isimli bu Detroit doğumlu müzisyenin kariyerindeki 8 albümüyle bir
şekilde hayatımızda yer etmesi. Bu nedenle de Eminem ismi birçok beklentiyi
doğuruyor.
Müzik kariyerinin çoğu evresinde kendisinden beklentileri fazlasıyla karşılamış bir sanatçı olarak Eminem, 2017 yılında bir albüm yayımlayacağını duyurunca müzikseverleri oldukça heyecanlandırmıştı. Öncesinde ise Trump karşıtı bir video yayınladı: Burada arka planda herhangi bir beat olmadan tamamiyle “freestyle” bir biçimde ABD liderine adeta sevgi dolu sözcükler sundu. Fazlasıyla karışık yorumlar alan bu videodaki performansı ise oldukça şaşırttı. Ardından, isminin Revival olduğu internete sızan 2017 albümünden gelen ilk single ise Beyoncé gibi bir diva ile yapılıyordu. Eminem ise şaşırtmaya devam etti; çünkü bu parçada da beat’siz bir şekilde sadece piyano üzerine vokaller vardı. Ayrıca özellikle The Monster ile birlikte ve sonrasında gelen parçaların çoğunda sanatçı, flow’larında da fazlasıyla deneysel ve alışık olmayan tekniklerle müzikseverlerin karşısına çıkmıştı. Beyoncé destekli ilk single Walk On Water’da da bu negatif anlamdaki deneyselliği sürdürüyor; Queen Bey bile muazzam nakaratıyla parçayı tekrar tekrar dinleme hissi uyandıramıyor.
Müzik kariyerinin çoğu evresinde kendisinden beklentileri fazlasıyla karşılamış bir sanatçı olarak Eminem, 2017 yılında bir albüm yayımlayacağını duyurunca müzikseverleri oldukça heyecanlandırmıştı. Öncesinde ise Trump karşıtı bir video yayınladı: Burada arka planda herhangi bir beat olmadan tamamiyle “freestyle” bir biçimde ABD liderine adeta sevgi dolu sözcükler sundu. Fazlasıyla karışık yorumlar alan bu videodaki performansı ise oldukça şaşırttı. Ardından, isminin Revival olduğu internete sızan 2017 albümünden gelen ilk single ise Beyoncé gibi bir diva ile yapılıyordu. Eminem ise şaşırtmaya devam etti; çünkü bu parçada da beat’siz bir şekilde sadece piyano üzerine vokaller vardı. Ayrıca özellikle The Monster ile birlikte ve sonrasında gelen parçaların çoğunda sanatçı, flow’larında da fazlasıyla deneysel ve alışık olmayan tekniklerle müzikseverlerin karşısına çıkmıştı. Beyoncé destekli ilk single Walk On Water’da da bu negatif anlamdaki deneyselliği sürdürüyor; Queen Bey bile muazzam nakaratıyla parçayı tekrar tekrar dinleme hissi uyandıramıyor.
Revival, hem ilk dinleyişte hem
de birçok defa parçalarına şans verdiğinizde bile etkileyicilikten fazlasıyla
uzak bir albüm. Bu anlamda ilk single’ının yetersizliğini bile mumla aratıyor.
Bunun başlıca sebebi olarak ise hem Eminem’in şarkı yazarlığındaki ilhamsızlık
hem de -artık kendi eski flow’larından sıkılmış olacak ki- bu doğrultuda yeni
ve anlamsız yollar arayışı. İlhamsızlık kelimesini açacak olursak, albümün
parçalarının isimlerinin “basitliklerine” ve konuk sanatçılara bakıldığında
bile her şey anlaşılabiliyor: Beyoncé ve Alicia Keys tamam. Skylar Grey de zaten
sürekli kendi ekibinde. Ancak Ed Sheeran, Kehlani, X Ambassadors ve Pink gibi
isimlerin seçilmesinde bile albümün ticariliği ortaya seriliyor. Tıpkı ünlü
müzik eleştirmeni Anthony Fantano’nun da ifade ettiği gibi.
Albümün beklentilerden fazlasıyla
uzak bir görünüm çizmesinde başka bir etken ise prodüksiyondaki özensizlik.
Rick Rubin ve diğer emeği geçenler harika bir şekilde özenerek her bir parçayı sanki
1-2 saatte kaydetmiş ve mixing’ini yapmış gibi. Tek kelimeyle üzücü bir durum.
Hatta bir de Remind Me ve In Your Head gibi iki vaka var ki hiç anlaşılabilir
gibi değil; dünyada “sample” kalmamış da bu iki bilinen eski parçanın en önemli
kısımlarını alıp adeta Garageband’de kopyala-yapıştır yapmışlar. Prodüktörler
hakkındaki tek olumlu nokta ise albümdeki birçok parçanın bir oldschool rap
kültürü taşıması. Her şeye rağmen albümde güzellikler de mevcut: Skylar Grey’in
duru vokalleri ve Em’in alıştığımız tarzını hatırlatan vokalleriyle Tragic
Endings, yine korkunç prodüksiyonuna rağmen, albümün en iyilerinden biri. Untouchable’ın
“sadece” ikinci kısmı ve yer yer bölümleriyle Believe de albümde akılda kalan
parçalardan oluyor. Ayrıca Like Home ve Framed de dikkat çeken işlerden ikisi.
Özellikle Alicia Keys’in vokalleri “we all began” ile “who i am” bölümlerinde çok
etkileyici.
Eminem’in bu albümüyle birlikteki
yeni imajı ise gerçekten müzik dünyasını şaşırtmıştı. Uzun zamandır sahalarda
olan Em’i neredeyse ilk defa kirli sakalıyla gördük. Belki Trump’ın seçilmesi
onu albümde ifade ettiği gibi fazlasıyla etkiledi ya da belki de sadece rap
tarzında yaptığı gibi artık değişikliklere ihtiyacı var. Ancak şu bir gerçek ki
bu kayıt, Eminem’e tıpkı kirli sakalı gibi hiç mi hiç yakışmıyor.